O'nun Güzel Vasıflarından Bazıları...

20 Nisan 2012 Cuma

Rasûlullah -sallalahu aleyhi ve sellem-'in hüznü daîmi, tefekkürü aralıksız idi. Zaruret olmaksızın konuşmazdı.

Sükûnet hali uzun sürerdi. Bir söze başlayınca, yarım bırakmadan tamamlayarak bitirirdi. Birçok manaları birkaç kelimede toplar öyle söylerdi.

Sözleri tane tane idi. Ne lüzûmundan fazla, ne de az idi. Yaratılış olarak yumuşak olmasına rağmen gayet salâbetli ve heybetli idi.

Öfkelendiği zaman yerinden kalkmazdı. Hakk'a itiraz edilmesinin, hakkın çiğnenmesinin haricinde öfkelenmezdi. Kimsenin farkına varmadığı bir hak çiğnendiği zaman öfkelenir, hak yerini buluncaya kadar öfkesi devam ederdi. Ancak hakkı tevzi ettikten sonra sükûnete bürünürdü. Asla kendisi için öfkelenmezdi. Kendisini de müdafaa etmez, kimseyle münakaşaya girişmezdi.

O, kimsenin hanesine izin almadıkça girmezdi. Evine geldiği zaman da evde kalacağı müddeti üçe bölerdi; birini Allah'a ibadete, diğer vaktini ailesine, üçüncüsünü de şahsına ayırırdı. Kendisine ayırdığı zamanını avâm-havâs insanların hepsine tahsis eder, onlardan kimseyi mahrum bırakmazdı. Hepsinin gönlünü fethederdi.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in her hal ve hareketi, zikir ile idi.

Kim O'ndan herhangi bir ihtiyacını gidermek için bir şey isterse, o ister ehemmiyeli, ister ehemmiyetsiz olsun onu yerine getirmeden huzur bulamaz, ihtiyacı halletmesi mümkün olmadığı takdirde hiç olmazsa güzel bir söz ile muhatabının gönlünü almaktan geri kalmazdı. O, herkese dert ortağı idi.

İnsanlar hangi mevki ve makamda olursa  olsun, zengin-fakir, alim-cahil O'nun yanında insan olmak haysiyetiyle müsâvî bir muameleye nail olurlardı. Bütün meclisleri hilim, ilim, haya, sabır, tevekkül ve emanet gibi faziletlerin cârî ve hâkim olduğu bir mahaldi.

Ayıp ve kusurlarından dolayı kimseyi kınamaz, ikaz ihtiyacı belirdiğinde bunu, karşısındakini rencide etmeyecek bir şekilde zarif bir îmâ ile yaparlardı. Hiç kimsenin zahire çıkmamış ayıp ve kusurlarıyla meşgul olmadığı gibi, bu tür hallerin araştırılmasını da şiddetle menederdi. Esasen başkalarının hakkında zan ve tecessüs, ilahi emirlerle menolunmuştu. 

Allah Rasulünden Hz. Ali (ra)'a Tavsiyeler-1

16 Nisan 2012 Pazartesi

Ali b. Ebi Talib -radıyallahu anh- demiştir ki;

Habib-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bana şu tavsiyelerde bulundular:

"Ey Ali! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım, onları iyi muhafaza et. Gereklerini yerine getir. Şunu bil ki vasiyetimi tuttuğun müddetçe hayırdan ayrılmamış olacaksın. 

Ey Ali! Mü'minin üç alameti vardır: Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekat vermektir.

Kıskançta üç alamet vardır: Yanında iken kişiye yaltaklanır, arkasından gıybetini yapar, başkası bir musibete uğrayınca sevinir.

Zalimde üç alamet bulunur: Kendisinden aşağı olanlara baskı yapar, kendinden üstün olanlara isyan eder ve zalimlere de arka çıkıp destekler.

Riyakarın üç alameti vardır: İnsanların yanında iken işlerini seve seve koşturarak yapar. Yalnız iken de herşeyde gevşeklik gösterip tembellik eder. Her işte övülmekten hoşlanır.

Münafıkta üç alamet olur: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, emanete  hıyanet eder.

Ya Ali! Tembelin de üç alameti vardır: Allah Teala'ya yaptığı taatinde tembellik eder. Kusurlu amel eder ve böylece yaptığı da boşa gider. Namazını geçirip günaha girer.

Akıllıya gerekir ki meşguliyeti şu üç şeyin dışında olmasın: Hayatını sürdürecek kadar hayatın gerekleri için çalışmak. Haram olmayan şeylerden lezzet almak. Ahiret azığı hazırlamakla meşgul olmak.

 
Ya Rabbi! - by Templates para novo blogger