Kim Safada Olmak İstemez ki...

28 Şubat 2012 Salı

Kader-i ilahiye bağlanıp teslim olan rahat olur. Kimin itikadı sahih ve sadık olursa o da daima safada olur. Hakk'a kurbiyyete çalışan karîb olur. Kim söz dinlerse, sözü dinlenen olur. Hakk'a tevekkül eden sağlam bir kulpa yapışmış, emin birisi olur. Mâlâyaniye dalan maksudunu terketmiş olur.

Efendimizin Allah'a Yakarışı

23 Şubat 2012 Perşembe

Allâhım! Bütün hamd ve senâlar Sana âittir! Allâhım! Sen'in açıp yaydığını dürecek yok, Sen'in dürdüğünü de açıp yayacak yok! Sen'in saptırdığını doğrultacak yok, Sen'in hidâyet verdiğini de saptıracak yok! Sen'in vermediğini verecek yok, Sen'in verdiğini de engelleyecek yok! Sen'in uzaklaştırdığını yaklaştıracak yok, Sen'in yaklaştırdığını da uzaklaştıracak yok!

Allâhım! Rahmet ve bereketini, fazl u keremini üzerimize saç! Allâhım! Sen'den aslâ değişmeyecek ve hiçbir zaman zâil olmayacak ebedî nîmetler isterim.

Allâhım! Sen'den yoksulluk gününde nîmet, korkulu günde emniyet dilerim!

Allâhım! Hem verdiklerinin hem de vermediklerinin şerrinden Sana sığınırım! 

Allâhım! Îmânı bize sevdir, gönüllerimizi onunla ziynetlendir! Bizi küfür, azgınlık ve isyandan nefret ettir! Din ve dünyâ için faydalı olan şeyleri bilenlerden, doğru yola erenlerden eyle! 

Allâhım! Bizi Müslüman olarak öldür, Müslüman olarak yaşat! Şeref ve haysiyetimizi yitirmeden, fitnelere mâruz kalmadan sâlihler zümresine ilhâk eyle!

AMİN!... 

Dünya Hayatında Gaflete Düşmemek İçin...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Şeyh Sâdî Şirâzî Hazretleri buyurur:

Akıllı isen, herşeyin manasına meylet! Çünkü suret kalmaz; lakin mana kalır. Ahiret azığını hayatında kendin tedarik et! Çünkü sen öldükten sonra akraban hırsa kapılır da sana, senin arzu ettiğin gibi hayr u hasenatta bulunmazlar.

Azığını öbür dünyaya kendi götüren kimse, büyük bir nimete ermiş demektir. Zira sırtını seni düşünerek kimse kaşımaz, ancak kendi tırnağınla kaşırsın.

Kapına bir garip gelirse, eli boş gönderme. -Allah göstermesin- belki birgün sen de garip olur, kapı kapı dolaşırsın!

Olgun kimse, birgün kendisinin de başkasına muhtaç olabileceğini düşünerek, muhtaç olanlara ikram eder.

Gönlü yaralı olanların hatırlarını sor, onlara bak. Belki birgün sen de o vaziyete düşersin!

Muzdarip kalmış insanların gönüllerini sevindir. Belki birgün sen de bîkes ve muzdarip kalırsın!

Sen ki, bir şey istemek için kimsenin kapısına gitmiyorsun, buna şükran olmak üzere, kapıya gelen ihtiyaç sahibine ikram et! 


Güzeller Güzeli...

3 Şubat 2012 Cuma

Hz. Fatıma (ra) Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin vefatından kısa bir süre önce:

"-Ya Rasulallah! Senin yüzünü bundan sonra göremeyeceğim!" diye ağladığında, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Hz. Ali (ra)'ı çağırmış ve:

"-Ya Ali! Hilyemi yaz ki, vasıflarımı görmek beni görmek gibidir!" buyurmuşlardı.

Muhtelif rivayetlerde hulâsaten şöyle buyurulmaktadır:

Müstesna ruhi yapısının kemali gibi, vücut yapısının cemali de eşsizdi.

Siması geceleyin ayın ondördü gibi parlardı. Hz. Aişe (ra) buyururlar ki: "Rasûlullah'ın yüzü o kadar nur saçardı ki, gece karanlığında ipliği, iğneye O'nun yüzünün aydınlığında geçirirdim."

İki kürek kemiği arasında nübüvvetine ait ilahi bir nişan vardı. Bir çok sahabi, onu öpebilmenin aşkıyla yaşardı. Vefatı sırasında bu mührün gayb alemine gitmesi, irtihalinin tasdiki oldu. (tırmizi)

Ceset yapısı nurdan olduğu için hiçbir değişikliğe uğramamıştı. Hz. Ebu Bekir (ra)  mahzun, müteessir, mağmum, gözü ve gönlü yaşlı bir şekilde "Varlık Nuru"na nazar ederek:

"Hayatın gibi ölümün de ne güzel ya Rasulallah!.." dedi.

Hazreti Peygamberin yüzünde nûr-i melâhat, sözlerinde selâset, hareketlerinde letâtef, lisânında talâkat, kelimelerinde fesâhat, beyânında fevkalade belâgat vardı.

Fuzuli söz söylemeyip her kelamı hikmet ve nasihat idi. Lügatinde asla dedikodu ve mâlâyâni yoktu. Herkesin akıl ve idrakine göre söz söylerdi.

Mülayim ve mütevazı idi. Gülmesinde kahkaha gibi aşırılık olmazdı. Daima mütebessimdi.

O'nu ansızın gören kimseyi haşyet sarardı. O'nunla ülfet ve sohbet eden kimse, O'na can u gönülden aşık ve muhib olurdu.

Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyer ise, onlara da onu yer ve onu giydirirdi. Cömert, ikram sahibi, şefkatli ve merhametli, gerektiğinde cesur ve gerektiğinde de halim idi.

Ahd u va'dinde sabit ve kavlinde sadık idi. Hüsn-i ahlakça, akıl ve zekaca cümle nâsa fâik ve her türlü medh u senaya layık idi.

Elhasıl sureti güzel, sireti mükemmel, misli yaratılmamış bir vücûd-i mübarek idi.

(Muhabbet ve Marifet isimli Kitaptan alıntıdır.)

 
Ya Rabbi! - by Templates para novo blogger